11 Şubat 2015 Çarşamba

Kürk Mantolu Madonna

Insan bazen bir seylere gec kalıyor.

Siz hic bir siire gec kaldınız mı?
Okuduğum her şiire geç kalmış hissediyorum ben. Tekrar tekrar okuyup, kızıyorum kendime "Neden daha önce okumadım ki ben bunu?" diye. Sonra alıp siiri, bildiğim en güzel mekanlara konduruyorum. Oralarda da okuyorum, en güzel anlarıma yazıyorum.

Sonra ben bazen bir şarkıya geç kalıyorum. Onlarca kez dinlemiş olsam da, bir gün bir yerde bir cümlesini yakalayıp,  tekrar tekrar yankılanmasını dinliyorum zihnimde.

Bir yandan gec kalışıma kızarken kendime, bir yandan da bazen bildiğim her şeyi unutup,  o bir şiiri, bir kitabı, bir şarkıyı keşfetme anını yeniden yeniden yaşamayı istiyorum.  Bir düşünsenize onlarca kez unutup,  sonra yeniden ILK kez okuyorsunuz mesela "Ben sana mecburum bilemezsin.."i. Kelimeleri kalbinizde atıyor sanki!

Ben bu kitaba da çok geç kaldım mesela. Her nedense sürekli erteledim. Sonunda başladığımda ve bitirdiğimde aynı ikilemi yaşadım; hem niye geç kaldım, hem de ne iyi ettim de geç kaldım;  şu yaşımda ne güzel bir kitap ile tanıştım!

Harika tespitleri, sade ve içten anlatımı ile "yeniden yeniden oku" listeme girdi benim.

Bazı kitaplar insana insanin kendisini anlatır. Zaten bildiği ama kelimeye çevirmeye gerek duymadığı hisleri sanki bir aynadan görüyormuş gibi duyar insan.

Bu kitap onlardan!

Geç oldu ama ne de iyi oldu; tanıştığımıza memnun oldum Kürk Mantolu Madonna!


2 Şubat 2015 Pazartesi

Kardeşimin Hikayesi

Uzun bir suredir ara verdiğim okuma yolculuguma yeniden basladim.
Okuma yolculugu, evet.
Çünkü bir duraktan bir bilet kesip kendine bir kitabın arka yüzünde, varacağın noktanın her sayfada bir netlesip bir belirsizlestigi koltukta oturuyorsun.
Sonra camdan bir kendini, bir geçmişini, bir düşlerini izliyorsun.
Sonra belki karakterlerden birisi oluyorsun. Sonra karakterlerden birine bildigin birinin yüzünü takıp, belki ona karşı duruyorsun.
Sonra yol uzuyor. Kelimelerden ağaçlara takılıyor gözlerin, kelimelerden oluşmuş kentlerden geçiyorsun gecenin kaçında. Cama yaslayıp başını, kelimelerden ışıklara dalıyorsun.
Sonra sabah oluyor. Gunesin ışıkları perdeden kaçıp gözlerini buluyor. Kitap bitiyor. Bir durakta iniyorsun. Kelimeler doldurmuş zihnini, şimdi artık daha çoksun. Şimdi bu durakta daha çokken dünyayı izliyorsun.
Sonra eline yeni bir kitap alıp, biniyorsun. "Hadi" diyorsun "yeni dünyalar bulmaya çıkalım!"

Kardeşimin Hikayesi bitti. Okuduğum diger Livaneli kitaplarını biraz ozletti. Ama tabii ki bütün  hikaye en az onlar kadar sürükleyiciydi. Bir son kestiriyor insan başladığında bile ama fazladan bir sonla daha karşılaşınca kitabı kapatırken içinden geçiriyor insan "işte şimdi okuduğuma değdi!"

Kitabın en keyifli yanı yazarın başka bir sürü güzel esere gönderdiği selamlar oldu. Eminim bilmeden kaçırdığım göndermeler olmuştur,  belki ilerde bir gün o selamları yakalamak için yeniden okumak keyifli olur.

Ve de elbette bundan sonra keyifli gelecek bir başka şey ise kitapta geçen şu güzel şarkı olur!


 http://youtu.be/2uj4pUD7YwI